Türkiye’nin tek uluslararası emlak fuarı CNR Emlak Fuarı ile eş zamanlı olarak düzenlenen CNR Emlak Zirvesi, CNR Expo Yeşilköy’de kapılarını açtı. CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık tarafından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ’nin destekleriyle düzenlenen CNR İstanbul Emlak Zirvesi‘nde, yabancı yatırımcılar perspektifinden alternatif finansman modelleri, sürdürülebilir ve daha yeşil şehirlerin konuları masaya yatırıldı. Zirvede 30’un üzerinde konuşmacı, 25 ülkeden, 500’ü yabancı, toplam 1200 katılımcı ile buluştu.
CNR Emlak İstanbul Zirvesi‘ne Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan, TOKİ Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik, Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, Konutder Başkanı Altan Elmas, Türkiye Varlık Fonu Başkan Vekili Himmet Karadağ, İNDER Başkanı Nazmi Durbakayım gibi sektörün önde gelen isimlerinin yanı sıra God Father of Green” (Yeşilin Babası) Jerry Yudelson açılış konuşmasında sürdürülebilir şehirciliğin geleceği ile ilgili tecrübelerini paylaştı.
Ceylan yaptığı konuşmada; “Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren devam eden hızlı şehirleşme sonucunda şehirlerde yaşayan nüfusun kırsal nüfusa oranı gün geçtikçe artmaktadır. Bu artış oranı, 1950 yılında %25 iken, 2017 itibarı ile %90’lara ulaşmıştır. Ülkemizde, 1950 yılında nüfusu 500 binden fazla olan şehir sayısı 2 iken, günümüzde bu sayı 40’ı aşmış durumdadır.
Şehirlerde yaşayan nüfusun kırsal nüfusa oranındaki durdurulamaz artış, Dünya genelinde de kendisini göstermektedir. Hâlihazırda, Dünya nüfusunun %54’ü şehirlerde yaşamaktadır. Birçok bilimsel çalışmanın da ortak olarak vardığı sonuca göre, 2050 yılında Dünya nüfusunun üçte ikisinin şehirlerde yaşayacağı tahmin edilmektedir.
Şehirlerimiz geçtiğimiz asırda; büyümenin, sanayileşmenin ve iktisadi gelişmenin lokomotifi olmuş ve bu gücünü halen muhafaza etmektedir. Bu durumun en büyük itici gücü, imar ve yapı mevzuatının modern aygıtlarla geliştirilmesi, mekânsal planlama pratiğinin etkinleştirilmesi, çevresel kirliliğin önlenmesi için kentsel altyapı yatırımlarının desteklenmesi, farklı gelir grupları için toplu konut üretimi yapılması, organize sanayi bölgelerinin kurulması gibi şehir ve mekâna yönelik pek çok tedbir olmuştur.
Son 15 yılda, şehirlerdeki bu devasa hareketliliği anlamlandırmak ve bir gelecek tasavvuru üzerinde çalışmak gayesiyle, şehirleşmemizin geldiği aşama mercek altına alındı. Yaşam kalitesi, afetlere duyarlı yerleşme, doğal ve kültürel varlıkların korunması, kentsel dönüşüm, teknik ve sosyal altyapı, yerel kalkınma, şehirlilik bilinci, katılım ve yerel yönetimler konularında çok kapsamlı çalışmalar yapıldı, yapılmaya da devam etmektedir.
Hepinizin yakinen bildiği gibi, 2011 yılında kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kuruldu. Bakanlığımıza; yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren temel ilke, strateji ve standartları belirleme, uygulanmasını sağlama ve denetleme görevleri verildi.
Bakanlık kurulur kurulmaz, ülkemizde yaşanması muhtemel afet riskleri göz önüne alındığında sağlıksız ve dayanıksız yapı stokunun dönüşümü konusu gündemdeki yerini aldı. Bu kritik değerlendirme, 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı kanunla birlikte kentsel dönüşüm uygulamalarında kendisini göstermiş ve startı bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından verildi.
Bu sayede, 2012 yılından bugüne, insanımızın şehirlerde ve kırsal alanlarda yaşam kalitesinin yükseltilmesi noktasında büyük mesafe kat edilmiştir. Ayrıca şehirleşme ile ilgili konulara, yayımlanan Kalkınma Planı, Hükümet Programı ve Orta Vadeli Programlarda tafsilatlı bir şekilde yer verilmesi şehircilik konusundaki iradenin gücüne güç katmıştır.
Şehirciliğimizin gerek tarihi süreci gerekse devletimizin gösterdiği irade çok mühim bir sonucu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Türkiye’nin bugününün ve geleceğinin şekillenmesinde, en önemli aktör şehircilik ve şehirlerimiz olmuştur, bu özelliğini en kuvvetli şekilde sürdürmeye de devam etmektedir.
Tabiiki bizim irademiz “her dem yeniden, her dem daha güzele” felsefesinden besleniyor. Geçmişten bugüne şehircilik mevzuunda yaşanan tüm gelişmelere bakıldığında yeni şeyler söyleme zorunluluğunu gördük.
Zira, şehre dair vazife ifa eden tüm kurumların kurumsal örgütlenme ve yapılanmasına, şehirciliğin temel taşı olan mevzuatlarımızda yapılan yeni düzenlemelere, ulusal ve uluslararası gelişmeler ile belediyelerimizin hizmet kapasitelerinin geliştirilmesine dair tüm konularda çalışma yapılması elzem bir durum olarak karşımıza çıkmıştır ve hali hazırdaki çalışmalarımızın tamamı bu yöne çevrilmiş durumdadır.
Bu çerçevede, yakın zamanda “Şehircilikte Yeni Vizyon” umuzu açıkladık.
YENİ VİZYONUMUZ;
Şehri şehir yapan en önemli unsurlar olan doğal, tarihi ve kültürel değerlerini sorumluluk şuuruyla korurken, maziden gelen bu sarsılmaz kökleri en emin şekilde geleceğe taşıyan,
Mazimizin en derin inceliklerine ve muhtevasına sahip olan mahalle ve sokak kültürümüzü öne çıkaran, şehirlerimizin özgün kimliğini tüm renkleriyle yeniden canlı kılan,
Ülke genelinde milli kimliği olduğu gibi, yerelde de yöresel kimlik ve özgün değerleriyle öne çıkan,
Asrımızın bir gerçeği ve ihtiyacı olan akıllı ve yeşil şehirler kavramlarını kuvveden fiile taşıyıp yaygınlaştırmış,
Çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmış ve dönüşümü gerçekleştirmiş bir Türkiye’dir.
Bu beş temel üzerinden çalışmalarımızı tüm azmimizle başlattık.
Şu gerçeği asla aklımızdan çıkarmayalım. Ülkemiz önemli bir deprem kuşağında yer almaktadır. Tarihte birçok can ve mal kaybı yaşatan yıkıcı depremler yaşanmıştır. Yapı kalitesizliğine ilave olarak yerleşim düzeni ve dokusunun bozukluğu, altyapı ve sosyal donatı eksikliği, açık alan yetersizlikleri, bir afet sonrasında hemen kullanılması gereken hastane, okul, spor salonları, itfaiye, haberleşme sistemlerinin yoksunluğu, afet yönetim merkezleri gibi kritik tesislerin mekânsal dağılımındaki bozukluklar ve sistemli olmaması, çevresel değerlerimiz üzerindeki baskılarda etkili olmaktadır.
Yaşanılan depremler ile ortaya çıkan can kayıpları ve ağır hasarlı veya yıkılan binaların sayısı, ülkemizdeki mevcut yapı stoğunun önemli bir kısmının risk altında olduğunu göstermiştir.
Gelinen tarih itibari ile Bakanlığımızca yapılan değerlendirmeler sonucu 52 farklı ilimizde 217 adet riskli alan, 25 ilimizde 73 adet rezerv yapı alanı, 27 ilimizde 117 adet kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ve 6 ilimizde 9 adet yenileme alanı belirlenmiştir.
Söz konusu dönüşüm alanlarında bulunan 300.000 yapının yanı sıra 81 vilayetimizde tespit edilen riskli yapı sayısı 162.000 adettir. Bu kapsamda kentsel dönüşüm faaliyetlerinin gerçekleştirildiği toplam 460.000 yapıda bulunan bağımsız birim sayısı 1.150.000 adet olup, dönüşüm uygulamalarından etkilenen nüfus büyüklüğümüz ise 3.750.000 rakamına ulaşmıştır.
Ancak, ülkemizde dönüştürülmesi zaruret arz eden yapı stoğumuzun 7,5 milyon civarında olduğunu tahmin etmekteyiz. Bu bağlamda yılda 500.000 konut olmak üzere söz konusu 7,5 milyon hanenin dönüşümünü 10-15 yıl içerisinde sizlerin de katılımı ile tamamlamayı hedefliyoruz.
Şu gerçeği hepimiz çok yakinen biliyoruz, idrak ediyoruz.
Bu denli büyük yeniden yapım hamlesiyle başta inşaat sektörü, gayrimenkul sektörü ve bu sektörü besleyen tüm yan sektörlerde büyük bir hareketlilik ortaya çıkmış, yerel malzemelerin kullanımı sağlanarak, inşaat malzemeleri üretim sektörünün hareket kazanması sağlanmıştır. Üretim sektörünün hareketlenmesi, yatırımların artmasına ve en büyük sorunlarımızdan biri olan işsizlik ve yoksulluğun azalmasına olumlu etki etmektedir.
Kentsel Dönüşüm Hareketi kapsamında inşaat ve gayrimenkul sektörüne büyük görevler düşmektedir. 90’lı yıllarda çok sayıda konut devlet eliyle ya da özel girişimler ile üretilmeye başlanmıştır. 2000’li yıllar ile birlikte çok sayıda konut bloğunu içeren gayrimenkul projeleri gerek sermaye ve gerekse teknolojideki ilerlemeler ile yaygın hale gelmeye başlamıştır.
Küreselleşmeyle birlikte ise bölgeler ve şehirler doğrudan bir küresel ekonomik aktör haline gelmiş, bunun sonucu olarak sanayi alanı, işyeri ve konut başta olmak üzere gayrimenkul talebinin, özellikle metropol alanlarda, uluslararası düzeye taşındığı açıkça görülmektedir.
Kentleşme oranındaki artışın yanı sıra artan gelir düzeyi, iyileşen finansman imkânları, aile ve toplum yapısındaki değişiklikler, küresel ölçekte yaşanan gelişmeler kentsel yaşam kalitesini ön plana çıkarmıştır.
Daha geniş, modern, güvenli ve yeterli sosyal donatıya sahip konutların giderek rağbet görmesi ve şehirlerin eski merkezi alanlarının ve konut mahallelerinin gözden düşerek işlev ve değer kaybetmesi son zamanlarda gözlemlenen önemli eğilimlerdendir.
İnşaat sektöründen beklentilerimiz var.
Buna göre; sektörde yenilikçilik anlayışının yerleştirilmesi, çevresiyle bütünleşmiş, sosyal açıdan zengin, doğaya ve yaşam düzenine saygılı gayrimenkul projelerinin üretilmesi ile yapı birimi ölçeğinden, yaşam alanı kurgusuna geçişin sağlanması büyük önem arz etmektedir.
Yenilenen alanlarda bütüncül bir planlama anlayışı ile kentlerimizin planlı gelişimi sağlanmalı, altyapı eksikliği ve ulaşım sistemlerinin yetersizliğinden dolayı insan sağlığını tehdit eden unsurlardan şehirlerimiz arındırılmalıdır. Yeterli yeşil alanların, sosyal donatı alanlarının oluşturulması hususuna önem verilmelidir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak kentsel dönüşüm kapsamında, tek düze yapılardan oluşan yerleşimler yerine, çevresel, ekonomik ve sosyal ilkeleri dikkate alarak yapılacak dönüşüm uygulamaları ile sürdürülebilir ve yüksek standartlara sahip yaşam alanlarının üretileceği modeller geliştirmekteyiz.
Konut talebini karşılamak için planla yoğunluk artışı getirmek yerine özel sektörün katılımına yönelik modeller ve finansman yöntemleri geliştirmek üzere çalışmalar yürütmekteyiz. Bu kapsamda, Konut finansmanında, sermaye piyasası araçlarının kullanımına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Hâlihazırda yürürlükte bulunan Gayrimenkul Sertifikası tebliğinde özel sektör ve kamu sektörünün çekincelerini ortadan kaldıracak ve hem yatırımcı hem de ihraççı için fırsatlar sunacak bir takım değişiklikler yapılmaktadır.
Bunun yanı sıra finansman sorunlarını çözmek üzere kredi mekanizması üzerinde çalışmalar tamamlanma aşamasında olup gerekli yasal düzenlemelerin tamamlanması sonrası gerek belediyelere gerekse de vatandaşlarımıza faizsiz kredi verilmesine yönelik uygulamalara başlanılabilecektir. Bu çalışmalar dışında finans sorununa yönelik birçok farklı alternatif ve proje Bakanlığımızca inceleme aşamasındadır.
Ayrıca gayrimenkul sektöründe, İç piyasada rekabet ortamının kalite, kalifikasyon ve yüksek talep niteliği üzerine kurulması, Teknik müşavirlik hizmetlerinde çeşitlilik ve ihtisaslaşma sağlanarak, yerli firmaların yurtiçindeki projelerde özellikle kamu-özel işbirliği ve kentsel dönüşüm gibi alanlarda daha etkin görev almaları üzerine çalışmalar yürütmekteyiz.
Bugün gelinen noktada, Kamu ve özel sektör kuruluşlarının kabul edilebilir yaşam standartlarının oluşturulmasıyla birlikte, sorumlu ve etkin rol oynamaları zaruri bir hal almaktadır. Sizlere düşen en önemli görev yapı birimi ölçeğinde değil yaşam alanı ölçeğinde sürdürülebilir ve yüksek standartlara sahip gayrimenkul projeleri geliştirmektir.
2017 yılı itibariyle Bakanlığımız öncülüğünde yürütülen kentsel dönüşüm faaliyetleri ivme kazanmış olup, dönüşüm çalışmalarının daha fazla yaygınlaştırılması ve katılımın artırılmasına yönelik duyuru, çağrı ve bilgilendirme faaliyetlerimiz ile uygulamalara dair mevzuat değişiklikleri, ilave finansal kaynakların sağlanması ve alternatif dönüşüm modellerinin kurgulanmasına yönelik çalışmalarımız tüm hızıyla devam etmektedir.
Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın açılışını yaptığı, değerli akademisyenler, paydaş kuruluşlar ve yerel belediyelerimizin katılımı sonuçlanan şehircilik şurası çalışmaları sonuç bildirgesini kamuoyuna duyurduk.
Bunun yanı sıra sektörün sorunlarını gidermek, yatırımların önünü açmak, bununla birlikte sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir şehirler oluşturmak için dönüşüm uygulamalarına altlık teşkil edecek ve standartları belirleyen imar yönetmeliği, otopark yönetmeliği, şehir içi bisiklet yolları kılavuzu, yangın yönetmeliği, kentsel tasarım projelerinin hazırlanması ve değerlendirilmesine ilişkin pek çok mevzuat düzenlemeleri tamamlanmış veya yayımlanma aşamasına gelinmiştir.
Bu çalışmalar ile birlikte yürütülecek projelerin daha nitelikli olacağı, şehirlere değer katacak uygulamalar yapılacağı ve sektörün önünün açılacağı muhakkaktır.” dedi.