Ramazan da geldi geçti işte.
Bayram da geldi.
Ramazan bir ibadet ayı olmaktan çok miting alanı gibi oldu.
Hatta reklam ve tanıtım ayı gibi…
Cumhurbaşkanımız görkemli iftarlar verdi, Cuma namazlarını da en kalabalık camilerde kılamaya özen gösterdi.
Ayrıca hükümetten gelen her evrakı imzalamakla bir de rekor kırdı.
Hayırlara vesile olur inşallah.
Başbakan dersen iftaları kendisinden olmayan yüzde ellilerle veryansın etmek için kullanmaktan geri kalmadı. Sadece yerlilere değil yabancılara da esti gürledi.
ABD, Kuzey Irak ve Yemen dışında km varsa verdi veriştirdi.
Ramazan ayı barış ayı ya, Başbakan bunu unuttu ramazanda.
Bir de Çarşamba günü halka Sesleniş’i vardı. Yanında bayrak, arkasında mahya ışıkları…
Atatürk yok.
Eskiden olurdu oysa.
Atatürk’ü de mi ötekileştirdi acaba?
Siyasetçiler iftar verme yarışına girdiler.
Kentin en görünür ve kalabalık alanlarını seçtiler.
Reklam olacak ya…
Belediyeler ise adeta konser organizatörleri gibi çalıştılar. Her gece ayrı bir yer, ayrı bir eğlence. Sanki ibadet ayı değil muhabbet ayı…
Belediye çadırları da reklam panosu gibi…
“ Bu akşam iftar yemeği ‘………..” tarafından verilmektedir.”
Hani bir elin verdiğini diğer el görmeyecekti.
Bu varsıllarımızdan bir tanesi olsun “adımı yazmayın lütfen” dedi mi acaba? Dememiştir…
Ama iş kurumlar ya da gelir vergisinde sıralamaya girdiğinde şu anons görünür:
“İsminin açıklanmasını istemeyen ….”
Hayıra gelince reklam, bayıra gelince sus-pus,
Bir yere mi hayır yapacaklar en görünen yeri seçerler varsıllarımız.
Halk hergün görüp kendilerini anımsasın isterler.
Yarın seçim-meçim olur oy getirir, diye düşünürler.
Yatırım olarak görürüler hayır adına yapmış göründüklerini…
İşte tam bu aşamada TSO’nun genç başkanı ve işadamı Sedat Namal bir hayır işine öncülük etme kararı verdi. Bazı konularda çok ters düştüğümüz durumlar olsa da bu konuda kendisini yürekten kutluyorum.
Gelelim konumuza.
Karabük Müftüsü Halil Bektaş “Cumayanı köyümüz nüfus olarak Karabük’ün en büyük köylerinden birisidir. Burada yürüttüğümüz sosyal, kültürel ve dini hizmetlerimiz için bir tesise ihtiyacımız var. Sayın valim bu konuda yardımınız bekliyoruz “ deyince Valimiz İzzettin Küçük konuyu benimseyerek kaynak aramaya başlıyor.
Bunu haber alınca Sedat Namal; “bu işi ben üstleneyim Sayın Valim” diyor.
Cumayanı’na yapılan yatırım bir iş adamına ne getirir?
Kaç kişinin dikkatini çeker?
Seçim olsa oya yansır mı o köy halkından başkalarına?
Valla bana sorarsanız kimsenin umurunda olmaz.
Sadece sevabı olur…
Babası rahmetli dostum Şaban Namal’ın ruhu şad olur.
Köy çocukları ve halkı belki yararlanır ve eski alışkanlıklarının bir kısmından kurtulur.
O kadar.
İşte bu kadar gösterişin yaşandığı, kutsal ramazanın bile reklam aracı olarak kullanıldığı bir zamanda ben bu davranışı kutluyorum.
Hem de tüm içtenliğimle, yürekten…
NOT: Bu arada değerli dostum araştırmacı yazar Uğurol Barlas’ın 2010 yılında yazdığı ve imzalayarak bana verdiği kitabını ben de yaptırdığı tesisin kitaplığında yer alabilir diye düşünerek sevgili Sedat Namal’a armağan etmek istiyorum.
Kitabın adı:
Karabük İli Bulak ve Cumayanı Köylerinin Prof. Dr. Ekram Kadri Unat Yönetiminde Yapılan Mikrobiyolojik ve Sosyolojik Çalışmalar.