Almanya izlenimlerimizin 5. Bölümünde, Ulm şehrindeki kısa bir ziyaretimiz ile Karlsruhe’de Denizli Acıpayam kökenli ve 52 yıldan bu yana yaşamını Almanya’da sürdüren Sanatçı dostumuz Mehmet Söyleyici ile evinde yaptığımız özel söyleşiyi konu yapacağız.
Münih’teki dostlarımızdan vedalaştıktan sonra Ulm şehrine doğru yola çıktık. Yaklaşık 1.5 saatlik yolculuğun ardından Ulm şehrine ulaştık. Gözümüze ilk çarpan, Avrupa’nın en yüksek Klisesi oldu. Burada, Ali İnan kardeşimizin uzun yıllardan bu yana arkadaşı olan Metin Doğan ile buluştuk. Geçtiğimiz aylarda yeni kurulan Sılatürk’ün Yönetim Kurulu Başkanı olan Metin Doğan ile birer çay içtikten sonra, kısa bir Ulm şehri gezisi yaptık. Avrupa’nın en yüksek klisesi olduğunu öğrendiğimiz Ulm Münster Klisesi ve şehir meydanında çekimler yaptık. Bir iki hanım evlerinde besledikleri köpekleri gezdiriyorlardı. O meydandan yaptığım sosyal medya paylaşımında, Almanya’da bir tek başıboş köpeğe rastlamadığımı belirttim. Gerçekten de öyle, 11 gün çok sayıda şehir gezdim, bir tek başıboş köpeğe rastlamadım. Adamlar, bu sorunu on yıllar, yüz yıllar önce çözmüşler. Bizde ise, hem yaşadığımız şehrimizde, hem de ülkenin bütün şehirlerinde yüz binlerce, hatta milyonlarca başıboş sokak hayvanına çare arıyoruz. Kimileri öldürelim diyemedikleri için uyutalım derken, kimileri gezsinler sokaklarda kime ne zararı var kafasında. Her yıl, onlarca yüzlerce insanımız başı boş köpekler tarafından ısırılıp parçalanıyor, kimsenin umurunda değil.
Biz gezimize tekrar dönelim. Metin Doğan dostumuzdan ayrıldıktan sonra, akşam konaklayacağımız Karlsruhe şehrine yola çıktık. Akşam, 22.00 dolayında ıhlamur ağaçlarının arasında, ikinci dünya savaşından hemen sonra yapılmış otelimize ulaştık. Sanatçı dostumuz akşam çayı için bizi evine davet etti. İlk kez karşılaştığımız, Emine-Mehmet Söyleyici çifti sanki çok yakın bir akrabaları, dostları gelmiş gibi son derece sıcak ve samimi karşıladılar Ali kardeşim ile beni.. Binaya girerken, kapı zilinde birçok Alman isminin yanında, iki Türk’ün soyadı hem de üst üste dikkatimi çekti. Biri, Söyleyici diğeri Söylemez… Bu nasıl bir tesadüf diyerek eve girdik, Söyleyici ailesi komşuları Söylemez ailesinden memnuniyetlerini dile getirdiler ve dayanışma içinde olduklarını anlattılar, mutlu olduk. Akşam, çayı ve sohbetinin ardından biz sabah kahvaltısında evde buluşmak üzere otelimize geçtik.
Otel görevlisi, aracımızı nereye çektiğimizi sordu. Biz de, otelin karşısındaki park yerlerinden birine çektiğimiz belirttik. “Sabah, 08.30’dan itibaren orada polis ceza yazar, lütfen aracınızı o saatten önce oradan alın” diye uyardı. “Tamam” dedik. Her sabah olduğu gibi erkenden kalktık, kahvaltıya gideceğimiz Söyleyici ailesine erkenden gitmemek için biraz oyalanalım derken, 08.42 de otelimizden çıktık. Ve, iki dakika önce yazılan 20 Euro’luk ceza ile karşılaştık. Kuralların işlediği ülke olmak böyle bir şey. Biraz üzüldük ama kahvaltı için Mehmet Söylemez dostumuzun evine geçtik. Emine hanım, Türk misafirperverliğinin en üst perdesinden olağanüstü bir kahvaltı masası donatmış. Sohbet ederek kahvaltımızı yaptık. Ardından da, Denizli’nin Acıpayam ilçesinden 52 yıl önce Almanya’ya gelen Mehmet Söyleyici ile harika bir program çekimi gerçekleştirdik.
Biz, Denizli Acıpayamlı Söyleyici ailesinin evine neden gelmiştik ve neden bu harika programı çektik. Kısaca, onu da yazmak istiyorum. Yaklaşık 2 ay önce, gece çok geç saatlerde sosyal medyadan Almanya’dan bir mesaj geldi. Tanımadığım, Mehmet Söyleyici adlı bir gurbetçimiz mesajında özetle şöyle diyordu. “Mehmet bey, Sevgili adaşım ben sizi, siz beni tanımıyorsunuz. Ama, ben ve eşim sizi tanıyoruz. BRTV’yi evimizde izliyoruz. Sizin kadar, Almanya ve Avrupa’da yaşayan biz Türklere büyük ilgi gösteren bir kanala ilk kez rastladık. Bizlere gösterdiğiniz yakın ilgiye çok teşekkür ederiz.” Bu mesaj ilgimi çekti, anında karşılık yazdım ve telefonunu istedim. Gecenin çok ilerleyen saatlerinde yaklaşık yarım saat konuştuk. Ertesi gün, haber merkezimizdeki arkadaşlarımıza Mehmet Söyleyici sanatçımıza ulaşmalarını ve haber yapmalarını rica ettim. Çok güzel bir haber oldu. Ardından görüşmelerimizi devam etti. Almanya’ya geldiğimde, Karlsruhe şehrine ziyaretlerine geleceğim yönünde söz vermiştim. İyi ki de gitmişim, ülkemizden yarım asır önce ayrılmış Emine-Mehmet Söyleyici çifti ile tanışmış onlara çocuklarına ve torunlarına hatıra kalacak harika bir program çekimi yapmış olduk. Ayrıca, bu programda yarım asırı aşkın bir süreden bu yana Almanya ve Avrupa’da yaşayan Türkleri onların sorunlarını, yaşadıkları zorlukları ve güzellikleri kayda almış olduk.
Almanya izlenimlerimin yarın 6. ve son bölümünde, Almanya’daki gurbetçilerimizin her yıl yaz aylarında geldikleri vatanlarına daha gelmeden önce başlayan aşırı yüksek uçak bilet ücretleri, karayolu ile gelmek zorunda kalanların yol çileleri, Bulgaristan başta olmak üzere gümrüklerde çektikleri çileler, Türkiye’ye geldiklerinde kendilerine “Almancı” olarak hitap edilmelerinden duydukları üzüntüleri, Almanya ve Avrupa’da yüce dinimiz İslam’ın unutulmaması için Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin göstermiş olduğu büyük çabaların yanı sıra, Türkçe’nin yavaş yavaş unutulmaya yüz tutma tehlikesi ile ilgili görüşlerimi dile getireceğim.