“11 aydan daha hayırlı olduğu” ifade dilen Ramazan ayı da geldi geçti.
Bayrama ulaştık elhamdülillah…
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum.
Ramazan da ne Ramazandı ama…
Memleket festival yeri gibi görünürken iftarlarıyla, eğlenceleriyle…
Erilmesi gereken “barış” yerine, hep öfkeyle konuştu tüm yetkililer.
Özellikle de Başbakan…
Mehmet Akif’i anımsadım; “ ne bu şideet bu celal..”
Ramazan Müslümanlara özgü bir ay…
Barış, hoşgörü, sevgi ve saygı…
Ama nerede?
Dışarıda ayrı kavga-içerde ayrı…
Mısır’da kan gövdeyi götürüyor.
Suriye dersen zaten kangölü…
Libya, Fas, Tunus, Cezayir, Yemn, Somali…
Ne kadar İslam ülkesi varsa kan-kin-nefret…
Hayırlara vesile olur inşallah.
Ülkemiz dersen tam bayramyeri!..
Yürümek yasak, yoksa Toma…
Oturmak yasak, yoksa gaz…
Konuşmak yasak, kılıç-kalkan havası…
Tencere-tava çalmak, mahkemeye…
Islık çalmak, cop…
Maçlarda tezahürat yasak, hükümetin vereceği sloganların dışında…
Üniversitelere özel güvenlik yerine, polis…
Sabah baskınları…
Ev aramalar…
Bayram haftası değil-mangal tahtası…
Karayollarımız sanki yol değil, Ortadoğu…
Hergün bir haber:
“Falanca, filanca yerlerde yaşanan trafik kazalarında….”
“Beş büyük, altı çocuk, bir sürücü, iki yaya…”
“Ölü onbeş, yaralı yirmi…”
Terminallerde bilet yok.
Otobüslere durmak yasak, indirip-bindirecek ve geri dönecek.
Her seferde üç sürücü zorunluluğu varmış, kim takar…
Hız sınırı mı dedin, bayram gününde sorulur mu?
Denetim dersen yolculara çikolata tutmak…
Bayram değil sanki “Kan Gölü Balesi…”
“Ramazan geldi” bahanesiyle değişen etiketler bir daha değişti.
“Bayram geldi abi, yılda iki kez para kazanalım yani” edebiyatı…
Şeker Bayramı değil sanki Kazık Bayramı.
Kazık da zaten şeker gibi gelmeye başladı yıllardır yiye yiye.
Yemesek arayacağız valla…
Hayat Kazıklı Voyvoda olunca bize de kazığa oturmak kalıyor.
Bayram…
Emeklinin canı burnunda ama, “gık”ı çıkmıyor.
İşçi-memur kendi halinde, sendikalı olmaktan bile korkuyor.
Sözleşmeliler yapıyor bayramı bu sırada.
Fırsat bu fırsat tüm tanıdıklar bir yere sözleşmeli olmalı.
Geçii işçilerle diğerlerinin durumu iki dudak arası…
En iyisi MBK’lar…
Milşi Birlik Komitei falan değil, yanlış anlaşılmasın.
Makarna- bulgur-kömür…
Onlar asıl bayramı yapanlar yani yan gelip yatanlar…
Başbakanımızın en sadık kulları..
Başbakan “ üç çocuk” dedikçe bunlarda en az 4-5 çocuk…
İş yok-güç yok yangelip yatmaktan ve çocuk yapmaktan başka.
Biz mi?..
İşimiz yazıp- konuşmak…
Havaya konuşup, suya yazı yazmak…
Kente hammadde götüren araçtan zehirli maddeler dokülmüş doğaya.
Bir avukat, bir noterle iki de mühendis alıp tespit yapmaya gitmişler.
Üçü de; “bizi bu işlere karıştırmayın” diyerek imza atmaktan kaçınmışlar.
Bayram ya, insanlığa yardım etmek gerek…
Adamların kimleri insan saydıkları anlaşılıyor mu?
Sadece onlara değil , haksızlık ve yanlışlık karşısında tüm susanlaradır sözüm:
Hani “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı…”
Bayram yerine lanet olsun tüm dilsiz şeytanlara, diyeceğim amma…
Diyemem ki…
Biz “yaratılanı höşgöreniz, yaratandan ötürü”…
Biz kanser olduk bu kentin, bu ülkenin, bu dünyanın uğruna…
Siz bayram yapın kafanıza göre.
Kin-kan-korku ve zavallılığınızla baş başa…
Benim bayramım sizinkinden değil.
Benim bayramım barışa, sevgiye ve dostluğa…
Bayramınız kutlu olsun yine de dosta-düşmana.
Nice bayramlara….
selamlar mustafa bey teşekkürler sizin ve ailenizinde bizler ramazan bayramınızı en içten dilekerimle kutlar çalışma hayatınızda üstün başarılar temennı ederim