EFE HONDA
İlk arabamı 1976’da aldım, Murat 124…
Daha sonra Lada Samarra…
Sonra da Renault Megan…
2005’de da Honda cıvıc…
Arabalarımın yağ ve filtre gibi küçük detayların dışında hep servislere gittim. Her ne kadar piyasaya göre çok çok pahalı gelse de pişman olmadım. Ama son gidişimde bin pişman oldum ve çok üzüldüm.
Eğer bu anlatacaklarım firmanın genel politikası ise ve patronların bilgisi dahilinde yapılıyorsa yazıklar olsun böylesi işletmeciliğe.
Ve de bunlara göz yuman devlete, hükümete…
Yok öyle değil de, orada bulunan müdür, şef gibi yöneticilerin hatası ise tutup kulaklarından kapının önlerine konulmaları gerekir. Ama böyle olacağına pek de ihtimal veremiyorum.
Şimdi 37 yıldır başıma gelmeyen ve geçen hafta yaşadığım şoku anlatmak istiyorum. Bunu tüketici haklarına saygısızlık olarak görüyor ve tüm ilgilileri göreve davet ediyorum. Tabii bunu anlayabilecek ve düzenleyebilecek yetkili varsa bu memlekette.
Zira herkes sermayenin kuklası olmuş durumdalar ve tüketiciyi adam yerine koymuyorlar.
12 Ağustos günü telefonla randevu aldım Efe Honda’dan…
Ertesi günü tam randevu saatinde oradaydım.
Şikayetlerimi ve yapılması gerekenleri söyledim:
1- Karabük’te rot ayarı için gittiğim firma sağ ön rot başlarının ve diğer aksesurlarının arızalı olduğunu, değiştirilmeden rot ayarı yapamayacaklarını söyledikleri için gerekenin yapılmasını …
2- -Vites kutusunun kontrol edilmesini zira yolda bazı dalmalar olduğunu sandığımı söyledim.
Arabamı hemen içeriye aldılar ve bakımına başladılar.
Bir süre sonra ustayla görüştüğümüzde; rotlarda ve direksiyon kutusunda bir sorun olmadığını, ustabaşının yaptığı yol testinde de arabamın çok bakımlı ve temiz olduğu, satmamamı önerdiklerini söylediler. Mutlu oldum.
Ancak sağ ön FREN BALATASI ile FREN DİSKİNİN bitmeye çok yakın olduğunu ve hemen değiştirmem gerektiğini söylediler.
Film de işte o zaman başladı.
“Hemen değiştirin” dedim. Zira kanser hastasıyım ve ayda bazen iki, bazen de üç kez tedavi için Ankara’ya gidip gelmem gerektiğini söyledim.
“Fiyatının 600 TL dolaylarında olduğunu, ayrıca takma ücreti alacaklarını” söylediler.
Tamam, dedim.
Az sonra görevli kişiler gayet pişkin bir durumda: “AMA DEPOMUZDA BU PARÇALAR YOK” demezler mi?…
Burada nasıl bir sözcük kullanacağımı bilemiyorum ama şaşkınlıktan küçük dilimi de yuttum. Yok olan parçalar fren diski ve balatası…
Önce şaka yapıyorlar sandım ama ciddiydiler.
İnanılır gibi değil…
“Ne olacak şimdi?” dediğimde; “ sipariş vereceğiz, gelecek” dediler.
Eee, ne zaman gelecek?
İstanbul’da varsa birkaç günde, yoksa 15 günde gelir, demezler mi?
Ya, bu mutlaka şakadır diye bakıyorum hala daha, aptal gibi.
Konuşmaya başladık;
-Peki ben Karabük’e gidip gelebilir miyim bu durumda?
-Kullanmasanız iyi olur.
-Peki ben Ankara’daparça gelmesini bekleyeceksem benim o süre zarfında otel ve diğer giderlerim karşılanacak mı?
-Ha, ne dediniz, niçin?…
-Yahu bir balata ve disk için ben burada kalacaksam bunun bedelini ben mi çekeceğim, deposunda bunları bulundurmayan sizler mi?
– Biz bilmeyiz…
– Ya yolda bu fren yüzünden bir kaza geçirsem sorumlusu kim olacak?
– Valla bilmeyiz…
Bakınız, özel teşebbüs ruhu bu hale gelmiş.
-Hadi dedim, parçaları sipariş edin ben gelince takarız.
-Olur ama parasını peşin ödeyeceksiniz…
Adamlardaki mantığa bakar mısınız? Deposunda bulunması gereken yedek parçayı bulundurmuyor, temin etmek için benden parasını peşin alıp ondan sonra getirip takıyor.
Ondan sonra da Turgut Özal büyük adam oluyor, özel teşebbüscü olarak.
Bedduam tutarsa rahat yatamaz orada ama dualar da paralı adamlara göre dizayn edildiyse işimiz yine zor. Bakarsın Allah yok yere bizi çarpıverir.
Ona da “peki” dedik.
13.08.2013 tarihli ve 006969 sıra nolu bir Tahsilat Makbuzu verip elimize 633 TL’yi aldılar elimizden.
Ve 19.08.2013 günü de telefonla arayarak gerekli parçaların geldiğini söylediler.
27.08.2013 gününe randevu aldım.
O güne kadar frenler yüzünden başıma bir kaza gelirse bunun sorumlusunun kimler olacağını bu sayfada oldukça açık şekilde anlatmaya çalıştım. Umarım takipçisi olurlar…
Şimdi gelelim bir konuya:
Ben Türkiye Demir Çelik İşletmeleri Etüt Planlama bölümünde 32 yıl çalıştım. Bu fabrikanın ambarlarında on binlerce yedek parça kullanılır irili ufaklı. Bunu izleyen Stok Kontrol müdürlüğü vardır. Ayrıca Koltuk Ambarı denilen ve ilgili bölümün bünyesinde bulunan, çok acil durumda hemen takılması gereken yedek parçalar bulunur.
Diyelim ki o ünitede bir sorun çıktı ve bir yedek parça acilen kullanıldı. Hemen sonrasında konu Stok Kontrol Ambarına iletilir oradan gerekli parça hemen getirilerek kullanılan malzemenin yerine konur.
Stok Kontrol Müdürlüğü de bu eksilen parçayı derhal Tedarik İkmal Müdürlüğüne aktararak satın alınmasını ister.
Bir işletme böyle çalışır.
İnsan yaşamını direkt etkileyen
Hergün karayollarında insanların ölüğü bir yerde yedek parçasız bir servisin yaptığının adını lütfen siz koyunuz.
Trafik canavarına alt olmak değil, insanlara değer vermek önemlidir.
Ben 32 yıllık memuriyetten sonra 18 yıldır hergün televizyonda konuşan, bu sayfalarda yazıları yayınlanan ve Gazeteciler Derneği başkanlığını yapan birisi olarak böyle bir servis skandalıyla hiç karşılaşmadım.
Yeni bir araba alacak durumum yok şu anda ama alacak olsam sanırım parçaları mahalle bakkallarında bile satılır durumda olan bir yerli araba alırdım sanıyorum.
Yeni araba alacak dostlara anımsatmak istiyorum, önce servislerine bakınız o showroomlarınve plazaların yerine.
Sayın YANIK
Servisler aracın parçasını 10 yıl süre ile tedarik etmek zorundadırlar.15 gün içerisinde tedarik süreleri vardır. Garanti kapsamında olsa idi tamirat süresince size araç verme yükümlülükleri vardı. Servis yanlış bir davranışta bulunmamış ki. Kaldı ki Türkiyede en yaygın bulunan tofaş servislerinde de böyle bir sorunla karşılaşırsınız ki ben karşılaştım. Karabük Demirçelik fabrikaları ile bir firmanın servisini karşılaştırıyorsunuz. Biri ana üretici diğeri servis. Sizin tüm bunları biliyor olduğunuzu varsayıyorum.
Sizden daha ciddi haberler bekliyorum. Örneğin neden çevre kirliliğini gündeme getirmiyorsunuz. Bir kent meydanı projesi var. Gidişat hiç meydana benzemiyor.