ELE DÜĞÜN BAYRAM, BİZE BİR TAS AYRAN
Memurlara, Emekli Sandığı ve Bağ Kur emeklilerine Temmuzda yüzde dört zam verilecek. Aslında yüzde üç imiş ama enflasyon imdada! Yetişmiş de yüzde dörde çıkmış.
Oh be…
Yaşadık gittik desenize.
Orhan Veli vakt-i zamanında ne güzel anlatmış bizim hal-i pür melalimizi de şimdiye kadar farkında olamamışız.
“Cep delik, cepken delik,
Kol delik, mintan delik,
Yen delik, kaftan delik,
Kevgir misin be kardeşlik”
Valla bana sorarsanız delik-deşik olmayan bir yerimiz kalmadı ama gel de ağzını aç bakalım sıkıysa. Başbakanımız aldı mı eline sazı bizim cebimizdeki deliği görmek yerine ulusal ve uluslararası ne kadar şer gücü varsa onları görüyor ve basıyor fırçayı.
Bu yaştan sonra fırça yemektense yutkunup oturmak daha iyi gibi…
Başbakanımız ağzını açsa Mısır’dan, Suriye’den başlayarak Somali’ye, Gazze’ye, Mynamar’a ve aklınıza gelen ne kadar “ Suni Müslüman kardeş” ülke varsa oralardan söz ediyor.
Kesenin ağzını sonuna kadar açıyor…
Emekliye, memura, işçiye geldi mi konu ağzına bile almıyor.
Sağolsun bir bildiği vardır elbette.
Bildiği var ama onun bildiği beni çıldırtmaya yetiyor.
Neden mi?…
Bakar mısınız şu habere:
“Merkezi Londra’da bulunan Global İnsani Yardım Merkezi yıllık raporuna göre Türkiye 2012’de 1 milyar dolardan fazla insani yardım yaparak yıllık milli gelirinin yüzde 0,13’ünü yardıma sarf etti.
En fazla insani yardımı yapan ülkeler sıralamasında
İlk sırada: 3,8 milyar dolarla ABD
ikinci sırada 1,9 milyar dolarla AB
Üçüncü sırada 1,2 milyar dolarla İngiltere yer alıyor.
Türkiye, ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere‘nin ardından en fazla yardım yapan 4. Ülke…
Başbakanımız “ o kardeşlere” bu kadar yardım yaparken bizim gibi emekli kardeşlere kaynak bulamıyor.
Bize düşen nasihat…
“Kredi kartı kullanmayın…”
Olur, ölüverelim bari…
Bu ay üç kez Ankara’ya gidip gelmem gerekti.
Her gidiş-geliş 200 TL benzin parası…
350 TL de özel doktor parası…
Üç aylık maaşın bir aylığı bir aylık yol parası.
Yemek-içmek-giymek…
Önümüz bayram…
On günde iki kez zam…
Kredi kartımızı yakıp bir külah kına mı alsak acaba?
Alın size bir haber:
“Türkiye, dünyada en yüksek akaryakıt vergilerine sahip olan ülkeler arasında. Türkiye’de akaryakıt fiyatının yüzde 65’ini vergi, yüzde 2’ye yakınını rafineri kârı ve yüzde 7’sini bayi/dağıtıcı kârı oluşturuyor. Yani benzin için ödenen 100 liranın 65 lirasını devlet alıyor. 2 lirası benzinin işlendiği rafineriye, 7 lirası da benzini satın aldığımız benzinciye gidiyor. Kalan 26 lira ise benzinin asıl fiyatı…”
Devletin bir eli “almak” için benim cebimde.
Diğer eli de dağıtmak için “kardeşlerinin” üzerinde.
Hani diyeceğim o ki, kaderde kıvançta bir olsak içimiz yanmaz ama benden alıp da ona-buna dağıtması kahrediyor beni.
Neymiş, Müslüman kardeşlermiş…
Biraz da onlar kardeşlik gösterseler de birkaç ton petrol gönderseler…
Nerdeeee…
Başbakanım, bizler de elhamdülillah Müslümanız..
Dilimiz aynı, dinimiz aynı…
Azıcık da bizi görün lütfen.