Bitmez…
Bu kentte de, bu ülkede de ne sorunlar biter ne de mizah.
Yalnız bir kusuru vardır halkımızın neye ağlayıp neye güleceğini bilemez.
Onun içindir ki atasözü haline gelmiştir: “Güleriz ağlanacak halimize”sözü. Ya da tersi…
***
Belediye Başkanımız Rafet Vergili uzunca zamandır sürdürdüğü mahalle gezilerini değerlendirirken;”ne kadar az kişi katılırsa toplantılarmıza o kadar mutlu olurum. Bu mahallenin sorunu olmadığı anlamına gelir” demişti.
Safranbolu’da düzenlenen bir toplantıda konuşan AKP Genel Başkan yardımcısı ve Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin ise aynı konuya değinerek; “mahalle toplantılarımız kalabalık olmalıdır. Büyük yerler kiralayınız, kalabalıklar toplayınız” demişti.
Gel de sen karar ver…
***
“Konutlarda kullanılan suyun fiyatını düşürdük” dedi Belediye Başkanı Rafet Vergili… Belediye Meclisinden geçti oylamayla…
Gel zaman git zaman AKP İl Başkanı Ömer Ayar; “su konusu bir karambol şeklinde oylanıp geçmiştir” anlamında açıklama yaptı.
Belediye Başkanı seçilir seçilmez, yeni yapılmış olan belediye binasını Karabük Üniversitesi’ne Tıp Fakültesi olarak, sanırım Belediye Meclisi’nin oybirliğiyle devretmişti.
Daha sonra konuyu dile getiren AKP İl Bakanı Ömer Ayar; “bina dökülmeye başladı. Belediye oraya taşınmalıdır” dedi.
Seçim sath-ı maili işte böyle bir şeydir.
***
“idamı geri getireceğiz, yasa teklifi hazırlıyoruz” demişti Başbakan.
Devlet Bahçeli; “getirin, tam kadro yanınızdayız” demişti…
“Dokunulmazlıklarına dokunacağız” demişti Başbakan…
BDP yetkilileri; “bedelini ödetiriz” demişlerdi.
“Terörist başıyla görüşme sözkonusu bile olamaz” demişti Başbakan…
Devlet Bahçeli; “Oslo görümeleri ihanettir “ demişti.
“Oslo’da görüştünüz diyenler şerefsizdir” demişti başbakan.
Kılıçdaroğlu da arada bir “Oslo… Oslo..” demeye kalkmıştı ama o da almıştı ağzının payını Başbakandan…
Şimdi şerefsizlik out…
İmralı in…
***
Ülkemizin en pahalı su arıtma tesislerinden birisi Karabük ve Safranbolu içme suları için yapıldı ve binbir zahmetle de olsa hizmete alındı.
Halkımızın bir kısmı menun v mutlu…
Diğer bir grup ise yeterli düzelme olmadığı iddiasındalar.
Bu arada Karabük ve Safranbolu Belediye Başkanları arasında ciddi tartışmalar yaşanmaya başlandı:
Önce elektrik parsını sen ödemedin ben ödedim kavgası…
Şimdi de “Safranbolu Belediyesi arıtma için çamaşır suyu kullanıyor” kavgası başlamaz mı?..
Gel de çık işin içinden.
Dedik ya burası Karabük ve Türkiye…
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Genel Kurmay Başkanı bir yılı aşkın süredir “içerde” yatıyor.
Suçu: “Devletin düzenini yıkmak için örgüt kurmak…”
Halini hatırını soran var mı?
Diğer tarafta otuzbin kişinin katili bir “resmen” örgüt başı ise muteber adam filminin başrol oyuncusu.
Devletin tüm organları ziyaretlerde, pazarlıkdalar…
Basın daha önce yazdıklarının hepsini yalayıp-yutmuş durumda.
Şehit ve gazi dernekleri bile “aman bozulmasın görüşmeler” havasındalar.
Kanın durması başka şey ama “ dün dündür, bugün bugündür” anlayışı başka şey. Her şey değişirken ülkemizde bu mantığın değişmemesi ilginç…
***
Yıllar sonra kentimize iyice bir kar yağdı…
Özlemle sevinen insanlar büyük bir mutlulukla fotoğraflar çekmeye, kartopu oynamaya, buzda kaymaya hazırlandı ama iştahları boğazlarında kaldı.
Sabahtan kar yağmaya başladı öğle saatlerinde taksiler, dolmuşlar hatta okul servis araçları hatta otobüsler bile adeta çalışamaz duruma geldiler.
Zorunlu olmasına karşın ticari araçların birçoğunda bile kış lastiği, zincir gibi zorunlu aletlerin bulunmadığı anlaşıldı.
Zorunlu olmasına karşın bu konuda ciddi bir denetimin yapılmadığı da ortaya çıkmaz mı? Pes yani…
Karabük kara teslim oldu ama Safranbolu Belediyesi merkezde sorun olmadığını açıklarken il Genel Meclisi de iki günde 242 köy yolunu da açtıklarını açıkladılar.
Bırakınız Doğu Anadolu’yu İstanbul bile aşacak neredeyse bu sorunu ama Karabük çuvalladı
***
Suriye için bir ekmek bir battaniye kampanyası düzenlenmiş…
150 bini aşan Suriyeli için harcanan para 500 trilyondan fazlaymış…
Somali’ye ne kadar yardım toplandı anımsayamıyorum şu anda…
Mayanmar’a katkımız neydi acaba?…
Mavi Marmara’daki yardım tutarı ne kadardı hatırlayan var mı?..
Van Depremi’nde kaç kamyonluk yardım konvoyumuz vardı dersiniz?..
Filistin’e, Gazze’ye, Mısır’a, Tunus’a, Libya’ya da yardım etmedik mi?..
Aklınza gelen başka yerer de vardır sanırım nasıl olsa, Benim daha uzun yazmama gerek yok…
Ha sahi Dünya bankası’na mı, IMF’ye mi 5 Milyar Dolar mı, Euro mu ne yardım mı edecekmişiz?…
Edelim tabii canım, nasıl olsa Dünyanın kaçıncı ülkesi durumuna geldiğimizi açıklıyor sayın başbakanımız.
Demek ki valiliğimiz ve belediyelerimize ödenek kısıntısı yapılmış bu kadar yere dağıtım nedeniyle.
Nerden mi anladım?
Buyurun okuyalım:
***
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlandı.
Ben zorunlu olarak Ankara’da olduğum için Atatürk Anıtı’na çelenk koyna töreninde bulunamadım. Sağolsun arkadaşlarımız mütevazı bir törenle çelenklerini koyup saygı duruşunda bulunmuşlar.
Kaç kişi katıldı derseniz dört elin parmaklarını geçmez sanırım.
Bu özel gün her yıl daha kalabalık kutlanırdı.
Valilerimiz ve belediye başkanlarımız yemekler verirlerdi.
Sıraya koyarlar kimisi sabah kahvaltısı, kimisi öğle yemekleri kimisi de Polisevi, Öğretmenevi, Vali Konağı, Cinci Han gibi mekanlarda akşam yemekleri verilerdi.
Bir yıl yaz-kış demeden arkalarından kameraları-mikrofonları, kalemleri-bloknotlarıyla koşuşturan basın emekçilerini onore ederlerdi.
Bu yıl herkes görmezden gelmiş…
Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı olarak bir şeyler yazmam, söylemem gerekiyor gibi geliyor ama ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ne desem ki?…
****
Burası Karabük…
Burası Türkiye….
Sağlık-mağlık olsun…