Mezâmir’de () Gök kubbe altında söylenmemiş söz yoktur” cümlesi, gâh Cicero’ya, gâh Hz. Ali’ye gâh başkalarına atfedilir. Hikmetli sözün sahibi çok olur. Yunus Emre’nin “Kişi bile söz demini / Demeye sözün kemini / Bu cihan cehennemini / Sekiz uçmağ ede bir söz” (*) öğüdüne kulak verelim. Söylenmemiş söz arayan susmak zorunda kalır. Hoş söyleyelim, hoş dinleyelim. Marifet odur ki, söylenmiş sözleri, özünü bozmadan yeniden söyleyebilmek.
Geçen haftanın sanat ve kültür alanındaki gündemi Yazar Mine Kınıkkarat’ın Elif Şafak aleyhine açtığı tartışmalı ‘intihal’ (*) davasının sonucuydu. Bilirkişi, Elif Şafak’ın Bit Palas adlı romanında, Mine Kırıkkanat’ın Sinekli Saray’dan ‘eser miktarda’ (**) çalıntı (!) tespit etti. Mahkeme, Elif Şafak’ın, Kırıkkanat’a tazminat ödmesine ve Bit Palas’ın toplatılarak satışının engellenmesine karar verdi.
Elif Şafak’ın iddiasına göre, bilirkişiye yüzde 5’lik benzerlik tespiti yaptıran anahtar kelimeler: İstanbul, apartman, sokak, kedi, çöp, puro ve sigara imiş.
Elif Şafak karşıtları yazar hakkında sosyal medyada linç kampanyası başlattı. Bunun üzerine Orhan Pamuk, Gündüz Vassaf, Ayfer Tunç, Ayşe Sarısayın, Feride Çiçekoğlu, Hüsnü Arkan, İsmail Güzelsoy, Latife Tekin ve Oya Baydar’ın aralarında olduğu 130 yazar bildiri yayımlayarak, Elif Şafak’ın linç edilmesine karşı çıktı. Olay sıcaklığını sürdürüyor.
Gönül Yarası’ndan İnci Taneleri’ne…
Bu olayla birlikte bir televizyon dizisi de gündemin baş köşesindeydi: İnci Taneleri. BKM imzalı, 25 Ocak 2024’te ilk bölümü yayımlanan, yönetmenliğini Şenol Sönmez’in üstlendiği, senaryosunu Yılmaz Erdoğan’ın kaleme aldığı dizi. Başrollerini Yılmaz Erdoğan, Hazar Ergüçlü ve Selma Ergeç paylaşıyor.
Dizinin gösteriminin ardından, RTÜK’e şikayet üzerine şikayet yağmış. Müstehcen sahnelerden rahatsız olan var, pavyon ortamlarının sergilenmesinden rahatsız olan da. Reyting rekorları kıran dizi hakkında suç duyurusu da yapılmış. Dizi ile ilgili tartışmalar sürüyor.
Elif Şafak’ın Bit Palas’ını yıllar önce okudum. Mine Kırıkkanat’ın kitabını ise okumadım. Bu nedenle yazarlar arasındaki kavgada taraf olma hakkına sahip değilim.
Tartışılan İnci Taneleri’nin ilk bölümünü izledim. “Ben bu hikâyeyi biliyorum” dedim. Hem de 20 yıl önceden. İnci Taneleri’nin ilk bölümü bitti, 2005’te vizyona giren, yönetmenliğini Yavuz Turgul’un yaptığı, başrollerinde Şener Şen, Meltem Cumbul ve Timuçin Esen’in oynadığı Gönül Yarası filmi aklıma geldi.
Gönül Yarası’nın Nâzım’ı (Şener Şen) emekli öğretmen. Uzun yıllar Doğu’da görev yapmış. Eşi yok, çocuklarından ayrı. Dünya (Meltem Cumbul), pavyonda çalışıyor. Dünya’nın eski kocası Halil (Timuçin Esen) ile başı dertte, adam psikopat. Olay İstanbul’da geçiyor.
İnci Taneleri’nin Azem’i (Yılmaz Erdoğan) emekli öğretmen. Uzun yıllar hapis yatmış. Eşi öldürülmüş. Çocukları kayıp. Dilber (Hazar Ergüçlü) pavyonda çalışıyor. Kocası Zahir (Mustafa Yıldıran) tekinsiz biri. Nâzım öğretmenin kadim dostu Takoz taksici, Azer’inki eczacı Kasım. Olay İstanbul’da geçiyor.
Gönül Yarası’nın Nâzım’ı Türkü barda ‘Etek Sarı’ türküsü ile Neşet Ertaş’tan ‘Karlı Dağlar’ ve Aynur Doğan’dan “Dar Hejiroke” türküsünü dinliyor. Azer, pavyonda Sincanlı Erkal’dan “Evin Barkın Yok Mu” türküsünü.
Benzerlikleri sıralamak doğru mu? Ne çok ortak noktası var. Öğretmen, payvon çalışanı, pavyon, psikopat koca, türkü, çocuk, İstanbul vb. onlarca ortak kelime. İnci Taneleri, Gönül Yarası’nın yeni versiyonu mu? Yavuz Turgul’un filmi ile Yılmaz Erdoğan’ın dizisi aynı temayı mı işliyor? Bu benzerlikler sadece benim dikkatimi mi çekti?
“Gök kubbe altında söylenmemiş söz yoktur.” Susacak mıyız? Aynı konuları filme çekmeyecek miyiz? Sanat adına parmağımızı kıpırdatmayacak mıyız?
“Yazar” binlerce yazarın işlediği temayı kendi dili, üslubu ve tarzıyla yeniden işleyerek “yazar” olur. Sinemada da aynı ilke geçerli diye biliyorum.
Aziz Nesin’in “Susarak” başlıklı şiirine dikkat:
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş./
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi./
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz./
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde./
Hiçbir biçim kalmamış dünyada denenmedik./
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde./
Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor…/
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim./
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde.
Neyzen Tevfik’in “Bozuk Düzen”i anlattığı dizeleri ile veda edelim.
“Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır /
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.”
(*)Mezâmir: Makamla okunan Zebur Sureleri
(**)Kem: Kötü, fena olan.
(*)İntihal: Bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması.
(**)Eser miktarda: Belli belirsiz miktarda, çok az ölçüde.
Not: Uzun yazıyı okurken yorulursanız Neşet Ertaş’tan “Karlı Dağlar” türküsünü dinleyebilirsiniz.