SAFRANBOLU KAYMAKAMI’NA
Hoşgeldiniz Safranbolu’muza…
Biliyorum çok geç oldu ama ayda iki kez Ankaralara tedavi için taşınmam hem bireysel olarak hem de başkanı bulunduğum Çağdaş Gazeteciler Derneği yöneticileri ile ziyaret etmeme engel oldu.
Umarım hoş görürsünüz.
Bu arada 54 yıldır yazan, 18 yıldır da televizyonda kesintisiz yaptığım Günün Yorumu programıyla da bir rekor sahibi olduğumu biliyorsunuz.
Siz de bir geçmiş olsun dileklerini iletme gereğini duymadınız.
Takdirinizdir elbet…
Bu yazıyı bu köşelerde paylaşmamı da umarım anlıyorsunuzdur.
Bugün 7 Ekim…
Daha önce yazdığım dilekçenin tarihi ise 7 Eylül…
Tam bir ay geçmiş ama sizden bir haber yok.
Hani içinizden gelmese bile benim “dilekçeme yanıt alma hakkımın” olduğunu sanırım en iyi sizler bilirsiniz.
Malumunuz bir kitap yazdım.
“Kuzyakahacılar Köyü ve Kuzyaka Divanı” adlı…
“Anılar ve belgelere” dayanan bir kitap…
Bu kitabı kendi olanaklarımla bastırarak köylülerime armağan etmeyi, onların da satıştan elde edecekleri parayı köyleri için harcamalarını istemiştim.
Bu tasarımdan değerli dostum, kardeşim, köylüm ve başarılı siyasetçi Hüsnü Özcan haberdar olunca “bunu biz bastıralım. Köylere sadece maddi destek değil kültürel katkımız da olsun” dedi.
Çağdaş bir düşünce…
Mutlu oldum…
Ben bu kitabımı Kurban Bayramı’nda dağıtmayı planlamıştım.
Bir dahaki bayrama erip ermeyeceğim belli değildi.
Elbette Cenab-ı Hak bilir ama insan da biraz tahminde bulunabilir durumuna bakarak.
Neyse…
Konu bir şekilde size intikal etti.
Duyduğuma göre “basılsın” kararı çıkmasına karşın…
Sizin “ben bir bakayım” dediğiniz söylendi.
Oh be, dedim…
“150-200 sayfalık bir kitabı bir kaymakamın incelemesi en fazla 3 saat sürer” diye düşündüm.
Haydi “ üç gün olsun” dedim.
Zira yıllardır yaptığım dergi yöneticiliklerinde onlarca kitap için değerlendirme yazısı yazdığımdan iyi biliyordum.
Hem de benimkisi edebi değerlendirmelerdi…
Bu tür kitapları incelemek ise bildiğiniz gibi çok kolaydır.
Bir yazana bakarsınız…
Birkaç belgeye göz atarsınız…
Birkaç anı okursunuz…
Olur biter.
Ama aradan tam bir ay geçti.
Ne bir bilgi ne de bir açıklama.
Ya “olur” diyeceksiniz…
Ya da “olmaz”.
Hepsi bu kadar…
“Olmaz” derken köylülerim için yazılmış tek kitap olan bu kitaptan daha iyisini yazmak ya da yazdırmak gibi bir görevi üstlendiğinizi de sanırım takdir ediyorsunuzdur.
Sizden en kısa zamanda kararınızı vermenizi bekliyorum.
Aksi takdirde kitabımı kendi olanaklarımla bastırmaya kararlıyım.
Bu arada şunu da vurgulamadan geçemiyeceğim.
Sizden haber gelmesi gecikince “KARABÜK&SEPETÇİOĞLU DESTANI” adlı kitabım Diyanet Vakfı tarafından bedelsiz olarak bastırılmıştır. Kendilerine şükran duyuyorum.
Bu arada “şurasını çıkartınız”…
“Buraya şöyle bir ek yapınız” gibi benzeri isteklerde bulunmayınız lütfen.
Bunu sansür sayarım ve peşinen kınarım.
Ya “evet” ya da “ hayır” olsun yanıtınız lütfen.
Sayın Kaymakam,
Bir kitap incelemesi için bir ay bile az geliyorsa size…
Yazık olacaktır Safranbolu’ya.
Bilgilerinize…