Bu haber 13 Ekim 2021 - 22:53 'de eklendi ve 8.960 kez görüntülendi.
Geçtiğimiz hafta sonu Antalya’da, Altın Portakal Film Festivali’nin kapanış ve ödül törenine katılmıştım. Türk Sineması’nın Oskarları bilinen, Altın Portakal Film Festivali 1964 yılından bu yana düzenleniyor. Her yıl Ekim ayında düzenlenen festivalin bu yıl 58 incisi yapıldı. Kültür Bakanlığı’nın destekleri, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde düzenlenen Altın Portakal Film Festivali gerek teknik anlamda, gerekse başarılı organizesi ile adeta göz kamaştırıcıydı. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bir hafta boyunca konukları ile yakından ilgilendi. Festivalin kusursuz geçmesi için büyük çaba harcadı. Büyük bir özveri ile aylarca hazırlıkların yapıldığı ve kusursuz tamamlanan festivale ne yazık ki, Sanatçı Tamer Karadağlı ile Yılın En İyi Kadın Oyuncusu seçilen Nihal Yalçın arasındaki son derece gereksiz diyalog gölge düşürdü. Ulusal medya ve sosyal medya ne yazık ki, bu nahoş olayı gündem yaptı. Türk Sineması’nın yerlerde süründüğünden, kimse söz etmedi.
Türk Sineması’nın geçmişini konuşmak ve Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaşadıklarımı paylaşmak için Safranbolulu hemşehrimiz, “Bay Sinema” ünvanına sahip Türker İnanoğlu ağabeyimizi aradım. Uzun uzun sohbet ettik. Yeşilçam’ın ve Türk Sineması’nın eski günlerini konuştuk. Ünlü yapımcı Türker İnanoğlu, “O günler Türk Sineması için güzel günlerdi. Çok iyi oyuncularımız vardı. Her biri birbirinden değerli kadın ve erkek oyuncularımız halkımızın gönlünde taht kurarlar, toplum tarafından çok sevilirlerdi” dedi. Şimdilerde ise, Türkiye’de çok iddialı olarak yazıyorum, toplumun yüzde 99.9’u bu yıl Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi Erkek Oyuncu kim seçildi, ne bir bilgisi, ne de ilgisi var. Ben de, en iyi erkek oyuncu seçilen Tarhan Karagöz adını ilk kez orada duydum, ilk kez orada gördüm. Hatta, festivalin sonunda kendisi ile sohbet imkanı bulup, Türk sineması adına başarı dileklerinde bulundum. Halbuki, 1970’ler, 1980’lerde, 1990’larda böyle mi olurdu? Yılın En iyi oyuncusu seçilen Tarık Akan, Kadir İnanır, Kemal Sunal, Adile Naşit, Ayhan Işık, Belgin Doruk, Cüneyt Arkın, Ediz Hun, Erol Taş, Fatma Girik, Fikret Hakan, Filiz Akın, Gülşen Bubikoğlu, Hulusi Kentmen, Hülya Koçyiğit, Metin Akpınar, Öztürk Serengil, Şener Şen, Zeki Alasya gibi ünlü sanatçılarımız halkın büyük çoğunluğu tarafından tanınır ve çok sevilirlerdi.
Türker İnanoğlu ağabeyimiz ile Türk Sinemasının geçmişini ve bu gününü değerlendirirken, “O günlerde sadece TRT televizyonu vardı. Her ilde, ilçede hatta kasabada sinema salonları vardı. Safranbolu’da da Çınar Sinemasını hatırlıyorum. Bizim, filmler oynadığı zamanlar sinema tıklım tıklım doluyormuş, ben de bundan mutlu oluyordum.” dedi Sohbetimiz Safranbolu’ya geldi. Adını taşıyan, Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi’ni sordu. “Ben göremedim, bana sadece fotoğrafını ve görüntülerini gösteriyorlar. Nasıl oldu Mehmet kardeşim?” dedi. Ben de, Safranbolu mimarisinde, şok şık-çok iyi olduğunu ve bu yıl öğrencilerin geldiğini anlattım. O arada, çok duygulandı. Ve, çok üzüntülü bir biçimde “Beni çok oyaladılar, en az 2-3 yıl önce biterdi orası. Yerin tesliminde çok oyaladılar. Senin de çabaların ile yer işi bitti, temel attık. Bu seferde, ismini veremeyeceğiz dediler. İnşaatı durdurdum. Aslında yapmaktan vaz geçmiştim. Şefik Dizdar, Safranbolu Belediye Başkanı Elif hanım ve siz beni aradınız. Almanya’da tedavi görüyordum. Biz, isim konusunu çözeriz, vaz geçmeyin dediniz. “Aylarca, isim konusunda da zaman kaybettik. Bütün bunlar bize çok zaman kaybettirdi. Çok üzdüler beni, 2 yıl önce bitmiş olsaydı, o zaman sağlıyım iyiydi. Açılışını hep beraber yapardık, orada öğrenciler ile beraber olurduk, onlarla sohbet ederdim” dedi.
Türker İnanoğlu ağabeyimiz, bütün bu üzüntülerine ve zaman kaybına rağmen, Safranbolu’ya kazandırdığı kendi adını taşıyan İletişim Fakültesi’ni yaptırmaktan son derece mutlu. Yer sorununun aşılması konusunda İç İşleri Bakanımız Süleyman Soylu ile bizzat görüşmemiz, isim konusunda yaşanan sorunun çözümündeki katkılarımız nedeni ile Türker İnanoğlu’nun sevgisini kazandığımızı bir kez daha anladım. Türker Ağabeyin “Beni çok arayan oluyor. Pek kimse ile konuşmuyorum. Ama, sen arayınca, seninle konuşmaktan mutlu oluyorum Mehmet…” sözleri bizi çok mutlu etti elbette.
Adını taşıyan İletişim Fakültesi konusunda önüne engeller çıkarılan, zaman kaybına uğratılan Türker İnanoğlu, sohbetimizin son bölümünde birden bire “Safranbolu’ya okul yaptırdım. Bir de yurt yaptırmak istiyorum.” dedi. Türker İnanoğlu ağabeyimizin bu isteğini, Safranbolu kamuoyunun ilgililerin dikkatine sunmak için yazıyorum. Karabük Valisi, Safranbolu Kaymakamı, Safranbolu Belediye Başkanı ve Safranbolu’nun ileri gelenleri, STK’ları mesajı alıp, Türker İnanoğlu ile temasa geçerlerse, Türker İnanoğlu’nun Safranbolu’da bir eseri daha olabilir.
Bu kadar üzülmesine, bu kadar zaman kaybettirilmesine rağmen, Türker İnanoğlu’nun Safranbolu’ya bir eser daha kazandırma istek ve arzusu her türlü övgüye değer. Türker İnanoğlu, Safranbolu’ya çok güzel bir İletişim Fakültesi kazandırdı, yurt ya da bir başka eser daha kazandırmak istiyor. Sayın İnanoğlu’nun sözünü ettiği Çınar sinemasından esinlenerek, Safranbolulular olarak biz de, başta Türk Sineması’nın Çınarı ve haklı olarak “Bay Sinema” ünvanına sahip Türker İnanoğlu başta olmak üzere yine yazımızda adları geçen ve ilavelerin de yapılabileceği “Yeşilçam’ın Çınarları Müzesini” oluşturabiliriz. Bu sinema müzesi hem Safranbolu’ya gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekeceği gibi, başta hemşehrimiz Türker İnanoğlu ve Yeşilçam emektarlarına çok güzel bir vefa örneği olacaktır.
Bu duygularla, önemli bir tedavi sürecinden olan Türker İnanoğlu ağabeyimize sağlık ve uzun ömür diliyor, Safranbolu’ya kazandırdığı “Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi” ve kazandırmayı düşündüğü yeni eseri için yürekten teşekkür ediyorum.